© Haber Olay 2001

Kadın cinayetlerine karşı tepki gösterildi

Şanlıurfa barosu kadın hakları merkezi çocuk istismar, kadın cinayetlerine tepki gösterirken İstanbul sözleşmesinin maddelerin uygulanmasını istendi.

Giderek artarak önüne geçilemez bir hal alan kadın cinayetlerine karşı tepki gösteren Şanlıurfa barosu kadın hakları merkezibasın açıklaması yaptı. Son olarak eski sevgilisi tarafından vahşice öldürülen Pınar GÜLTEKİN gibi daha fazla kadın cinayetlerinin yaşanmaması  için kadın cinayetlerinin önüne geçilmesi gerektiğini savunan Şanlıurfa barosu kadın hakları merkezinde  Uluslar arası hukukta kadına karşı şiddetin, kadın erkek eşitsizliğin ve kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın sonuçları olduğuna vurgu yapan ilk sözleşme olma özelliğine sahiptir denildi. Kadın hakları merkezinin düzenlediği programa Şanlıurfa barosu başkanı AV. ABDULLAH ÖNCEL  ve kadın hakları merkezi üyeleri katıldı.

Avrupa konseyi bilinen adıyla İstanbul sözleşmesi maddelerinin yürürlüğe girilmesinde dile getiren kadın kolları merkezinin yaptığı açıklamada sözlerine şöyle devam etti:

Ülkemizde kadınlar her gün artarak devam eden şiddete ne şekilde maruz kalacağı Pınar  Gültekin gibi vahşice öldürülüp öldürülmeyeceği endişesiyle, sokağa çıktığında, yolda yürürken, çalışırken taciz ve istismara uğrama korkusu yaşamaktadır. Bütün bunlara rağmen hala kadınlara verilen haklar bir lütuf olarak görülmekte olup  TBMM Boşanma Komisyonu Raporu’ndan beri İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasaya karşı sistematik bir karalama kampanyası yürütülüyor. Bu kampanya nedeniyle ne İstanbul Sözleşmesi ne de 6284 sayılı yasa etkili bir biçimde uygulanıyor. Numan Kurtulmuş’un son açıklaması da, sözleşmeyi ve yasayı uygulamamak için zaten direnmekte olan tüm kamu görevlilerine en üst düzeyden bağlayıcı bir “talimat” niteliği taşıyor. Bu gibi açıklamaların, şiddet uygulayan erkekleri teşvik etmek; şiddete maruz kalan birçok kadının devlet mekanizmalarına başvurma cesaretlerini kırmak; yargı ve kolluğun görevlerini yerine getirmesine engel olmak gibi olumsuz sonucunun en bariz örneğini ne yazık ki Batman’da 18 yaşında bir  kadının bir asker tarafından defalarca tecavüze uğramasına rağmen   şüphelinin “Nereye şikayet edersen et, bana kimse birşey yapamaz. Daha önce de defalarca yaptım. Kimse birşey yapamadı." deme cüretinden bir kere daha anlamış bulunuyoruz. Bu yüzden sesleniyoruz: İstanbul Sözleşmesi’ni ve 6284 sayılı Şiddet Yasası’nı karalamaktan vazgeçin!

----İstanbul Sözleşmesi;  Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele amacıyla, Avrupa Konseyi tarafından 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılmış ve 2014 yılında yürürlüğe girmiştir.

Sözleşmenin dört temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesidir. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir. Uluslararası hukukta kadına karşı şiddetin, kadın erkek eşitsizliğinin ve kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın sonuçları olduğuna vurgu yapan ilk sözleşme olma özelliğine sahiptir.

Sözleşmede "kadına yönelik şiddet", ister kamusal ister özel alanda meydana gelsin, kadınlara yönelik fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik, acı ve ıstırap veren veya verebilecek olan, cinsiyete dayalı her türlü eylem veya bu eylemlerle tehdit etme, zorlama, keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma olarak tanımlanmıştır. Aile içi şiddet ise aile içinde veya hanede veya mağdur faille aynı evi paylaşsa da paylaşmasa da eski veya şimdiki eşler veya partnerler arasında meydana gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemi olarak tanımlanmıştır.

İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın hem bir sonucu ve hem de sebebi olarak tanımlanmasını sağlamış; Şiddetin ortaya çıkmadan önlenmesi, mağdurların korunması, faillerin cezalandırılması ve konu hakkında gerekli politikaların üretilmesi yöntemini benimsemiştir. Dolayısıyla Devlet KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE AİLE İÇİ ŞİDDETİ ÖNLEMEK,  KADIN CİNAYETLERİNİN ÖNÜNE GEÇMEK ve KADINI HER ALANDA GÜÇLENDİRMEKLE GÖREVLİDİR.

İstanbul Sözleşmesi maddeleri gereği gibi uygulanmamaktadır. Sözleşmenin uygulanıp uygulanmadığını denetleyen Kadınlara Karşı Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu GREVİO 2018 Türkiye Raporu da birçok endişenin olduğundan bahsediyor. Bunlar;

İnsan hakları ihlali olan kadına yönelik şiddet önlenemiyor. İstanbul Sözleşmesinin tartışmaya açılması kadınların iradelerinin yok sayılmasına, kazanılmış hakların ortadan kaldırılmasına, yaşam hakkının ihlaline, cezasızlık ve ayrımcılığa neden olacaktır. İstanbul Sözleşmesinden çekilmek toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcı şiddeti ve erkek şiddetini meşrulaştıracaktır.  Kadın cinayetleri, şiddet olayları bireysel olaylar değildir. Toplumun ve erkeğin kadına bakış açısıyla gerçekleşen eylemlerdir. Bu nedenle kadın cinayetleri politiktir. Kadını korumayan, önlem almayan, yaşam hakkına saldıran herkes kadın cinayetlerinin failidir.  ------

Pınar Gültekin’in yine bir kadın cinayetiyle vahşice öldürüldüğünü öğrenmemizle birlikte 2020’de öldürülen kadın sayısı 118’e yükseldi. Adalet Bakanlığı verilerinde kadınları koruyan kanunların ve sözleşmenin yürürlükte olmasına rağmen uygulamaya alınmamasıyla kadınların korunamadığı görülüyor. Sadece 2019 yılında 41 bin 383 koruma başvurusu reddedildi. Üstelik toplam koruma talebi içerisinde 2012 yılında 11,8 olan ret kararı oranı, 2019 yılında 15,6’ya yükseldi. Yargının kadın cinayetlerini önlemek konusunda yetersiz kalması  yanında Adalet Bakanlığı 2019 Adli Sicil İstatistikleri’ne göre kadınların cinsel ve fiziksel şiddet şikayetlerinin çoğu  da takipsizlikle sonuçlanıyor.

Kadına yönelik şiddete karşı mücadelede gerekli mekanizmaları kurmak ve işler kılmak devletin asli görevlerinden biri olmasına ve  kadına ve çocuklara yönelik işlenen suçlarla ilgili soruşturmaların titizlikle, geciktirilmeden, etkin bir şekilde yürütülmesi de  devletin yükümlülüğündeyken ;

İstanbul Sözleşmesi’nin mutlaka her yönüyle uygulanması gerekliliği, yaşanan bu acı olaylarla tekrar tekrar anlaşılmaktadır. İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya dahi açılması kadın düşmanlığıdır, yaşam hakkını gasptır. Şanlıurfa Barosu Kadın Hakları Merkezi olarak bu ülkede yıllardır süregelen kadın katliamını durdurmak için İstanbul Sözleşmesi maddelerini derhal uygulayın! Diyoruz. İfadelerine yer verildi.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER