
Türkiye, savaş bölgesi olan Suriye’den 20 bin ton buğday ithal edecek. Türkiye’nin buğday ithal edecek olması, buğday ambarı olarak nitelendirilen Şanlıurfa’da büyük tepki gördü.
(İbrahim Halil ASLAN/Şanlıurfa OLAY)
Şanlıurfa Ziraat Odası Başkanı Eyyüpoğlu, “Kanal İstanbul için verilen mücadelenin, GAP Projesi için de verilmesini istiyoruz” derken, akademisyenler de ekilebilir tarım arazilerinin ciddi anlamda azaldığına vurgu yaptı.
Hububat ambarı olarak nitelendirilen Şanlıurfa’nın yanı sıra, Konya Ovası ve Çukur Ova gibi buğday üretimi için son derece verimli ovalar bulunurken, Toprak Mahsulleri Ofisi(TMO) yıllardır savaşın sürdüğü Suriye’nin Telabyad bölgesinden 20 bin ton buğday ithal edecek. Bu durum karşısında tepkiler yükselirken, ithal yerine yerli çiftçinin desteklenmesi talebi geldi.
“GAP PROJESİ TAMAMLANIRSA ŞANLIURFA TÜRKİYE’Yİ DOYURUR”
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) Şanlıurfa Merkez Şube Müdürlüğü Suriye’den hububat almaya hazırlanıyor. Türkiye’nin en verimli topraklarına sahip Şanlıurfa’da bu karar tepki çekerken, Şanlıurfa Ziraat Odası Başkanı Ahmet Eyyüpoğlu, GAP projesinin durdurulduğuna vurgu yaparak, bu projenin bir an önce tamamlanmasını istedi. GAP’ın yüzde 30 oranında tamamlandığını belirterek, “Çiftçi kazanç elde edemeyince neden üretim yapsın ki? Gübre, mazot ve ilaç gibi girdiler çok pahalı, ürünler ise para etmiyor. Bu durumda çiftçi üretim yapamaz. Son yıllarda ekim alanları ciddi anlamda azaldı. Kanal İstanbul’u yapacaklarına, GAP projesini tamamlasınlar. GAP tamamlanırsa Şanlıurfa’da üretilen buğday tüm Türkiye’ye yeter” diye konuştu.
“GİRDİ MALİYETLERİ ARTINCA ÇİFTÇİ ÜRETİMDEN VAZGEÇTİ”
Türkiye, 2019 yılının 8 aylık döneminde toplamda 5 milyon 457 bin ton buğday ithal etti. Bir önceki yıla oranla artan ithalat, bu yıl da devam edecek. Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Rıza Öztürkmen, girdi maliyetlerinin pahalılaşması karşısında çiftçilerin üretim yapmaktan vazgeçtiğini belirterek, “Türkiye’de 2019 yılında buğday ekim alanında azalma oldu. Bunun en önemli nedeni tarımdaki girdilerin gerek döviz kurundan, gerekse piyasa şartlarından dolayı artışıdır. Çiftçi tarımsal girdilerin pahallılaşmasından dolayı zarar etmekte ve ekimden vazgeçmektedir. Tüm bunların yanında iklim şartlarının olumsuzluğu zor durumdaki çiftçiyi daha da zora sokmaktadır” dedi.
ÇULLU: DESTEKLEME POLİTİKASINA GİDİLEBİLİR
Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Çullu da ekim alanlarının daraldığına dikkat çekerek, son yıldaki üretim miktarının ümit verici bir durum olmadığını söyledi. Çullu, yaptığı açıklamada, verimin düştüğüne dikkat çekerek, “ekilen alanlarda bir azalma var. Ekilen alanlardaki azalma destekleme politikaları ile artırılabilir. Ayrıca son yıllarda binlerce tarım alanı yapılaşma nedeniyle kaybedilmektedir. 2019 yılındaki aşırı yağışlar nedeniyle geniş alanlarda buğday ekimi yapılamadı ve bazı yerlerde ise geç ekim yapıldığı için verim düşük oldu. Bu nedenle 2019 üretim yılı fazla ümitkar olmadı. Türkiye’de üretilen buğday genelde iç tüketim için yeterli olmakla birlikte, meydana gelen kuraklık ve düzensiz yağışlardan dolayı buğday üretimi bazı yıllarda ihtiyacın altına düşmekte ve bu nedenle ithalat yapılabilmektedir. Bazı yıllarda da yapılan ithal buğday un haline getirilerek ihraç edilmektedir” ifadelerini kullandı.
ÖZTÜRKMEN: TÜRKİYE, İHTİYACINI KARŞILAYAMIYOR
Türkiye’de hububat üretiminin azaldığına vurgu yapan Öztürkmen, ihtiyaç karşılanmadığı için ithal yoluna gidildiğini söyledi. Suriye’de üretimin devlet eliyle yapıldığını ve bu sebeple ucuza mal edildiğini dile getiren Öztürkmen, “Ülkemiz her yıl ihtiyacı bulunan tarım ürünlerini yetiştiremediği için ithal yoluna gitmektedir. Bunlardan biri de buğdaydır. Ülkemizde son yıllarda yetmeyen buğday, dışarıdan ithal edilmektedir. Komşu ülkemiz Suriye’de ise her ne kadar iç savaş durumu olsa da büyük bir kısmında tarım devam etmekte, tarımsal girdilerin büyük bir kısmı ise devlet tarafından karşılanmaktadır. Bu yüzden maliyet oldukça düşük olup, elde edilen ürün daha düşük fiyata mal olmaktadır” diye konuştu.
“TARIMA PANSUMAN YAPILMALI”
Türkiye’de üretimi canlandırmak için Suriye modeli bir politikanın izlenebileceğini söyleyen Öztürkmen, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ülkemizde bir an evvel çiftçi girdilerinde fiyatlar kontrol edilmeli, maliyet düşürülmeli, hatta tarımsal girdilerin bir kısmı Suriye Modelinde olduğu gibi direkt devlet tarafından temin edilmelidir. Ekonominin tarımı etkilememesi için mutlak olarak tarıma pansuman yapılmalıdır. Ülkemizde son zamanlarda artan tarımsal girdi fiyatlarının yanı sıra iklimsel değişiklikler çiftçiyi krize sokmuştur. Bu krizi devlet yardımıyla aşabiliriz.”
EYYÜPOĞLU: ENERJİ FİYATLARI DÜŞÜRÜLMELİ
Tarım girdilerinin yanı sıra, enerji şirketi DEDAŞ’ın da yüksek fatura gönderdiğini ve çiftçilerin artık bu yük karşısında üretim yapamaz hale geldiğini belirten Eyyüpoğlu, devlet eliyle DEDAŞ’a kayyum atanmasını istedi. Üretimdeki düşüşün bir sebebinin de enerji kurumu olduğunu dile getiren Eyyüpoğlu, “Şanlıurfa bir tarım şehri, her yıl 4,5 milyon dönüm arazi çiftçilerin kendi imkanlarıyla sulanıyor. Arazisini sulayan çiftçi mecburen elektrik kullanıyor ve DEDAŞ yüksek fatura gönderiyor. Zaten maliyetler çok yüksek, bir de enerji parası eklenince çiftçi artık üretimi durdurdu. Bir an önce elektrik fiyatlarında indirime gidilmeli. Eğer öyle olmazsa, üretim çok daha azalacak. Çünkü elektrik borcunu ödeyemeyen çiftçi, kuyusunu kapatıp, kuru tarım yapıyor. Kuru tarım olunca da üretim çok azalıyor. Devletin bir şekilde bu duruma müdahale edip DEDAŞ’a kayyum atamasını istiyoruz” dedi.
ÇİFTÇİ: DESTEK GÖRSEYDİK ARAZİMİZİ BIRAKMAZDIK
Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinde çiftçilik yapan ve kazanç elde edemeyince arazisini nadasa bırakıp şehre göç eden çiftçi İsmail Demir, ekim yaptığı her sezonda zarar ettiğini, bu sebeple de üretimi bırakıp, şehire gelerek iş kurduğunu belirtti. Girdi maliyetlerinin tarımı ciddi anlamda sekteye uğrattığını vurgulayan Demir, “başta elektrik borcu olmak üzere birçok sebep, üretim yapmamızın önünde engeldi. İlaç, tohum ve mazot fiyatları her geçen sezon artıyordu ama ürettiğimiz ürünler para etmiyordu. Hal böyle olunca çiftçilik yapmanın hiçbir mantığı olmadığını gördük. Şimdi kente yerleşerek hayatımı burada sürdürüyorum. Eğer şartlar iyileştirilirse yine çiftçiliğe dönerim ama bu şartlarda asla üretim yapmam” diye konuştu.
Yorum Yazın