Şanlıurfa
DOLAR32.34
EURO34.879
ALTIN2393.5
Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Mail: [email protected]

Cumhuriyet ayakta, düşman pusuda...

Cumhuriyet ayakta, düşman pusuda...

Osmanlı ile Avrupa'nın coğrafya savaşlarına giriştiği imparatorluk dönemlerini bir kenara bırakalım...

Hatta Osmanlı'nın Viyana kapılarına dayandığı ve milyonlarca kilometrekarelik Avrupa toprağını denetimi altında tuttuğu dönemlere de hiç değinmeyelim...

Üç tarafı denizlerle çevrili; uçsuz bucaksız ovaları, yaylaları, sahilleri, zümrüt ormanları, tertemiz akarsuları, gölleri ve Avrupa ile Asya'yı birbirine bağlayan stratejik konumu nedeniyle Osmanlı coğrafyası 1900'lerin başlarından itibaren emperyalizmin sinsi saldırılarına çok daha fazla uğradı...

Yanı başımızdaki Arap coğrafyasında çadır devletleri kuran Avrupa, geri bırakılmış bölgelerdeki sömürgelerle yetinmemiş olacak ki, Anadolu'yu parçalamak için de dört bir yandan taarruza geçmişti...

Ege'den, Doğudan-Güneydoğu'dan ve Trakya'dan taarruzlar hiç durmamıştı coğrafyamıza...

İşte o dönemde, dünyada hiçbir ulusa kısmet olmayan bir yiğit adam çıkmış, bir yandan emperyalizme teslim olmuş padişaha, diğer yandan saltanatı ayakta tutmak için bağnazlığı ve yoksulluğu kullanan tarikat ve cemaatlere, öte yandan da Anadolu'nun bağrına hançer gibi saplanmış şeyhinden hocasına, aşiret liderinden ajanına kadar vatan-millet düşmanlarına karşı büyük mücadeleye girişmişti...

Dünyanın birçok ülkesinden ittifak oluşturarak Çanakkale Boğazı'na dayanan emperyalist güçleri dağıtan azim, Mustafa Kemal'in silah arkadaşlarıyla Anadolu'nun dört bir yanından gelerek ona inanan Mehmetçiklerdi...

Biliyordu ki Mustafa Kemal, Çanakkale Savaşı 1915'te zaferle sonuçlanmasaydı, Kurtuluş Savaşı da başarıya ulaşamayacaktı...

Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak bastığında, sadece Anadolu'yu işgalden kurtarmayı değil, yoksul ve eğitimsiz bırakılan umutsuz-lidersiz bir topluluğun makus talihini yenmeyi de kafasına koymuştu...

Nitekim Mustafa Kemal; Sivas, Erzurum ve Amasya'daki kongrelerde Kurtuluş meşalesini şahlandırırken, (İngiliz'e teslim olmuş padişah yandaşlarıyla din alimi geçinen iş birlikçiler ve basındaki tetikçilere rağmen) Anadolu'ya kurtuluşun cesaretini vermekten geri durmadı...

Bu ülke zor kuruldu...

Kurtuluş Savaşı'nın ilk kurşunu İzmir'de ateşlendiğinde İnebolu'dan başlayan "İstiklal yolu" inancı Urfa'da Fransızlara karşı başlatılan direnişin ruhu ile birleşirken, İstanbul'da Kuvayı Milliyeciler bir yandan Anadolu'ya silah taşırken, diğer yandan padişah yandaşları ve işgal güçleri ile mücadele ederek, Kurtuluşun ışığını tüm Anadolu'ya yaymaya çalıştılar...

Mustafa Kemal Paşa, Anadolu'nun kurtuluşunun sadece emperyalistlerin temizlenmesinden geçmediğini de biliyordu...

Paşa; yüzde 90'ı okur yazar bile olmayan, tarikat-cemaat cenderesindeki bir topluluğu uyandırmadan, çağdaş bir yönetim biçiminin egemen kılınamayacağını da çok iyi anlamıştı...

Anadolu'yu işgal eden emperyalistlerin son tetikçileri ülkeden kovulduğunda Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açan Mustafa Kemal Paşa, sadece iç ve dış tehditlerle boğuşmaya devam etmemiş, savaşta darmadağın olmuş, tüm millî kaynakları tüketilmiş, üretimden, eğitimden geri bırakılmış bir topluluğu güçlü bir ulusa nasıl dönüştüreceğini de hesaplamaya başlamıştı...

Yüzlerce yıllık saltanattan çağdaş bir yönetim rejimine geçmenin ne denli zor olacağını biliyordu ki Kemal Paşa, 1923'e gelindiğinde Aydınlanma Devrimi'nin tüm unsurlarını harekete geçirerek cumhuriyetin kapısını aralamıştı...

İşte bugün Türkiye'yi uygar dünyaya entegre eden Cumhuriyetin kuruluşunun 99. yılı...

Peki, sadece emperyalizmin değil, bağnazlığın, bölücülüğün sinsi saldırıları niçin durmuyor?..

Çok yaşa Cumhuriyet...

Hiç kuşkusuz 2022'nin koşulları, rejimi ayakta tutmak açısından cumhuriyet öncesinden çok daha güçlü olmasına rağmen, cumhuriyeti  laikliği, demokrasiyi ve Atatürk'ü hedef alan sistemli sosyo politik saldırılar, 1920 öncesinden çok daha ciddi tehlikeler içeriyor...

Cumhuriyetin kuruluşu öncesi Anadolu'yu parçalamak isteyen zihniyetin derdi, tıpkı Arap coğrafyasındaki çadır devletler gibi bir sömürge kurmak olsa da, günümüzdeki saldırılar ne yazık ki emperyalizmin kuşatma operasyonundan çok daha "intikam" çabaları içeriyor...

Çünkü düşman en çok da içeride!!! Son yıllarda ulus ve devlet dışarıdan gelecek tehdidi görerek direnç gösterse de; Truva kısrakları gibi (bazen gerici, bazen Sorosçu, bazen iş birlikçi-satılmış ve bazen ajan kılığında) devleti, cumhuriyeti içten kemirmeye çalışanlar 99 yıldır olduğu gibi boş durmuyorlar...

İşte 2022'deki tehlike bu yüzden 1920'deki düşmanlıktan çok daha büyük sinsilikler içeriyor...

Asıl kahredici olan ise cumhuriyetin mirası ve Atatürk'ün vasiyetine yönelik ihaneti, (bağnazlığa, bölücülüğe prim vererek) katmerleştirmeye çalışan Truvaların da, gerçeği görmeyerek ihanet çukurunda debelenmesi!!!

Cumhuriyete yönelik rövanş çabalarına rağmen ülkeyi, ulusu sevindiren bir gerçek var ki, rejimi korumaya ant içmiş milyonların her yıl Anıtkabir'e koşarak, 100 yıl önceki Kurtuluş ruhuna ısrarla sahip çıkması...

Aksine, bu kadar hainin, iş birlikçinin, döneğin yaşadığı cumhuriyet, iç ve dış düşmanların çabasıyla da çoktan yıkılmıştı...

Evet; siyasi olarak toplumun güvendiği dağlara karlar yağsa da, Aydınlanma Devrimi'nin peşini bırakmayarak, rejime inananların kararlılığı ve azminin 1923 öncesinden çok daha güçlü olduğunu bir kez daha vurgulayarak, Cumhuriyeti bize miras bırakan Atatürk ve silah arkadaşlarını saygıyla anıyoruz... Çok yaşa Cumhuriyet...

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar