Şanlıurfa
DOLAR32.34
EURO34.879
ALTIN2393.5
Mehmet Faraç

Mehmet Faraç

Mail: [email protected]

Sefaletin bağrındaki çıkmaz!...

Sefaletin bağrındaki çıkmaz!...

Siyaseti takkiye, devleti karambol teslim almış bu ülkede...

Bürokrasiden devletin düzenine kadar hiçbir şey- hiçbir açıdan dikiş tutmazken, her yer açık veriyor, deşifre olan çelişkiler ise toplumun devlete olan güvenini sarsmaya devam ediyor...

AKP'nin iktidara gelmesinden 3-5 yıl sonra başlayan rejimle oynama çabaları devletin ciddiyetini de ortadan kaldırırken, torpil- liyakat tezgahı sisteme saygılı bürokrasiyi tasfiye etti...

Çünkü bir yandan tarikat ve cemaatler devletin en kritik merkezlerinde örgütlendi-diğer yandan da kılık kıyafetten beceri ve başarıya kadar tüm laçkalıklar sistemin her köşesine hakim oldu...

İşte o yüzden toplumun büyük bölümünün en küçük çarpıklığa karşı "devlet var" diye kendini güvende hissettiği dönemler de çok gerilerde kaldı...

Velhasıl, bırakın toplum güvenliğini; ülkenin huzurunda, diplomasinin Türkiye'nin saygınlığını arttırma çabalarında, halkın ve ülkenin kalkınma mücadelesiyle ilgili en basit verilerde bile güven ortadan kalktı...

Çünkü AKP kendi medyasını oluşturunca, yandaşlaşmanın cirit attığı bir dönemde, kiralık matbuatın siyasete teslim olma konusunda tek görev var; iktidarın hatalarını gizlemek- eksikliklerini kapatmak ve çarpıklıklarını örtmek...

Örneğin; sadece Tevhid-i Tedrisat'ın hedef alınması ile birlikte eğitimde baş gösteren laçkalık değil, LGS ve üniversite sınavlarındaki fiyaskolar ve eğitimdeki çöküşle ilgili veriler, özel okulların- üniversitelerin sayılarının artması gibi bir başıboşlukla kapatılmak istenirken, kötü gidişat her yerden sırıtıyor...

Peki, milyonların geleceğini ilgilendiren asıl kangrenleşmiş meseleye ne demeli?..

İşsizlikte çarpık veriler!..

Ekonomik verileri tersyüz ederek, bir yandan piyasa vurgunculuğuna hizmet eden, diğer taraftan da toplumu artık makarna yiyemeyecek hale getiren fahiş zamları uydurma manşetlerle kapatan yandaşlar, iktidar nerede hata yaptıysa kalemleriyle- kameralarıyla oraya koşuyor ve toz pembe bir manzara yaratmak için çırpınırken, gülünç duruma düşmekten de kurtulamıyor...

Evet; bu ülkenin yarası sadece bitmeyen terör, tarımın çökmesi, ekonominin döviz zikzaklarıyla allak bullak olması, kapanan işyerleri ve 25 milyona ulaşan icra dosyaları değil...

İşsizlik gibi giderek daha çok kangrenleşen bir sorun var ki, sadece sosyal patlamayı gösteren intiharlar, sokak röportajlarına yansıyan isyanlar ve öfkeler değil, devletin iki kurumunun istihdam verilerindeki çelişki bile, bürokrasideki laçkalığın zavallı bir hale geldiğini gösteriyor...

Baksanıza; TÜİK'in verilerine göre işsiz sayısı Haziran ayında (geçen yılın aynı ayına göre) 30 bin kişi artarak 3 milyon 541 bin kişiye ulaşmış...

Oysa devletin bir başka kurumu olan İŞKUR'a göre kayıtlı işsiz sayısı aynı dönemde 617 bin kişi artarak 3 milyon 568 bin kişiye yükselmiş...

İşsizlik 30 bin mi arttı, 617 bin mi, bunu bile net olarak açıklanmayan bir bürokrasi, sadece bu çelişki içindeki beceriksizliği dışa vurmuyor...

Ancak konu işsizlik gibi yaşamsal bir mesele olunca, çarpıklığı gösteren daha vahim sorunlar da var...

Çünkü TÜİK'e göre, "atıl işgücü" olarak tanımlanan geniş tanımlı işsiz sayısı ise 7 milyon 607 bin kişiye ulaşmış...

Bu arada işsizlik gençliği bunaltmaya devam ediyor... Çünkü her 5 gencimizden 1'i işsizmiş...

Bu yaş grubunda işsizlik oranı; erkeklerde yüzde 16.3, kadınlarda ise yüzde 27.9 olarak tahmin edilmiş...

Suriyeliler-Afrikalılar ve kaos...

İşsizlik gibi, toplumun geleceği-huzuru ve refahına da ilgilendiren bir konuda, bürokrasinin çelişkili verileri devletin giderek kangrenleşen bu meseledeki tuhaf ve pervasız tavrını da ortaya koyuyor...

Ancak hem TÜİK'in hem de İŞKUR'un istihdam verilerindeki çelişkilerinde göz ardı edilen çok önemli sosyopolitik gerekçeler de var...

En az 6 milyon Suriyeli ve 3 milyon civarında da Afrika ya da başka kıtalardan gelmiş kaçakların ucuz iş gücü olarak istihdam sorununu derinleştirdiği gözden kaçırılırken, bir başka veri ise üniversite sayısının 300'ü geçtiği bir ülkede, ara eleman ve nitelikli personel sıkıntısının büyük boyutlara ulaşmasına dikkat çekiyor...

İşte uluslararası kuruluşların yetenek- liyakat konusunda yaptığı araştırmalar, Türkiye'nin bu konudaki sıkıntısını da deşifre ediyor...

ManpowerGroup adlı insan kaynakları şirketinin 16 yıldır küresel çapta hazırladığı "Yetenek Açığı Raporu"nun 2022 sonuçları, her 4 şirketten 3'nün yetenek açığı sıkıntısı yaşadığını ve personel alımında zorlandığını ortaya koymuş...

Eğitim- istihdam sorunları ve işsizlikteki çarpıklığı bir başka açıdan deşifre eden veriler 40 ülkeden 40 binden fazla işverenin katılımıyla yapılan araştırmanın sonuçlarına dayanıyormuş...

Buna göre küresel çapta yetenek açığı (ortalama yüzde 75) seviyesindeyken, bu açığın yüzde 71 olarak ölçüldüğü Türkiye, 40 ülke içinde 29. sırada yer almış...

Evet; işsizlik- istihdam sorunları, torpil-liyakat ve beceriksizlik çıkmazının derinleşmesi Türkiye'nin neredeyse her konuda olduğu gibi, işsizlik-istihdam konusunda da bir milli politikasının olmadığını ortaya koyuyor.

Böylesine bir çarpıklığın giderek kangrenleştiği bir ülkede, sosyo ekonomik sorunlar en çok da işsizlik kriziyle büyürken, sosyal patlama yaşanırsa, yazık olmaz mı Türkiye'ye?..

 

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar